Tasarım Odaklı Düşünme Yaklaşımı Çalışmaları ve Odak Grup Çalışması Çıktılarının Karşılaştırılması

Mert Gül
6 min readJan 10, 2021

--

Tasarım Odaklı Düşünme (Design Thinking) yaklaşımı ile yapılan çalışmalarda yer alarak bir çıktıya sahip olan bir kişi ile Odak Grup Çalışması (Focus Group) sonucu elinde bir çıktı olan kişi arasında beklentilerin ötesinde farklar bulunmaktadır. Ayrıca, Odak Grup Çalışması ve Tasarım Odaklı Düşünme Yaklaşımı ile yapılan çalışmalar birbirinden çok farklı mentaliteler barındırmaktadır. Bu yazımda, odak grup çalışmaları çıktıları ile tasarım odaklı düşünme yaklaşımını kullanarak elde edilen çıktıların ne denli farklı olduklarını aktaracağım.

Öncelikle belirtmeliyim ki Odak Grup çalışmaları “Iraksama” Metodları (Diverge) içerisinde yer alan, belirlenen hedef kitlenin tercihlerini, reaksiyonlarını, fikirlerini ve bakış açılarını görebileceğiniz önemli bir metottur. Fakat, aynı zamanda bu metodu kullandığınızda cebiniz, varsayımlar, ortalama cevaplar ve maalesef ki katılımcı kişilerin doğal ortamında bu tepkileri vermemesinden dolayı manipülasyonlar ile dolabilir.

Odak Grup Çalışması

Peki, neden Odak Grup Çalışmasında elde edilen çıktılar yerine Tasarım Odaklı Düşünme (Design Thinking) Yaklaşımı elde edilen çıktılar tercih edilmeli? 4 başlık ile bu sorunun cevabını vereceğim.

1. Empatinin Gücünü Kullanma

Tasarım Odaklı Düşünme’nin en güçlü ve önemli olan faydalarından bir tanesi projeyi tasarlayan kişinin, son kullanıcı (son müşteri/ürünü/hizmeti kullanacak kişi) ile empati yapabilmesidir. Proje tasarlayan kişi, projesindeki son kullanıcı ne yaşayacaksa ve ne deneyimleyecekse o da aynı durum içerisinde yer alacak ve benzer duygular ve deneyimleyecektir. Böylece aslında içgörü oluşturmak için çok daha geniş, anlamlı girdilere sahip olacaktır.

Ürün/hizmet tasarlanırken düşünülen ile gerçekleşen arasında çok ciddi farklar bulunması olasıdır. Düşünülen şeylerin son kullanıcılarda karşılıkların olup olmadığını anlamak gerçekten de onların o ürünleri/hizmetleri deneyimlemesi ile gerçekleşmektedir. Bu ürünü/hizmeti tasarlayan bir kişi için bu farkı anlamada en önemli adım ise son kullanıcısına empati deneyimleri ile yaklaşmasıdır. Bu ürünleri ve aynı zamanda benzer benchmark ürünleri bire bir kendi deneyimlemelidir.

Odak grup çalışmalarında, proje tasarımcısı çalışma içerisinde birebir yer alsa da empati aşaması gerçekleşmemiş olacaktır. Proje tasarımcısı çalışma çıktısını inceleyecek, belirli çerçevede seçim, eğilim, düşünce reaksiyonlarını dile getiren hedef kitlenin tepkilerine göre çalışmayı şekillendirecektir. Fakat unutulmamalıdır ki bu hedef kitle kendi doğal ortamında, kendi başlarınayken bu reaksiyonları göstermeyebilirler. Ayrıca proje tasarımcısı da kendini son kullanıcı olarak konumlandırıp bu süreçleri kendi deneyimlememiş olacaktır.

2. Yan Faydaların Zenginliği

Empati ile bağlantılı olarak Tasarım Odaklı Düşünme çalışması içerisinde yer alan kişi, deneyimlediği birçok şeyleri ortaklaştırarak (Yakınsama Metodları kullanarak (Converge)) içgörüler elde eder. Burada bu süreçler içerisinde deneyimlenenler, yaşananlar ve son kullanıcıdan alınan anlık geri bildirimler bazen nihai çıktıdan çok daha önemli şeyler olabilir. Bunlara yan faydalar diyebiliriz. Yan faydalar, proje tasarlarken çok kilit roller oynamaktadır. Nihai çıktılar binanın temeli ise bu yan faydalar kolonları olarak düşünülebilir. Bu yan faydaların ortaya çıkabilmesi için proje tasarlama süreci içerisinde yer alan kişilerin tasarladıkları ürünü/hizmeti birebir kendileri deneyimlemesi gerekmektedir. Aksi halde sadece nihai çıktıları düşünerek proje tasarlanması ile “düşünülen ile gerçekleşen arasındaki fark” gerçekleşmesi muhtemeldir.

3. Varsayımları Yok Etmek

Tasarım Odaklı Düşünme, varsayımların yok edilmesine 2 aşamada çok ciddi katkılar sağlamaktadır.

Bunlardan birincisi, problem tanımlama aşamasıdır. Tasarım Odaklı Düşünme’nin içerisinde belki de en önemli aşamalardan biri Problemi Tanımlama ve Çerçeveleme (Frame a Problem) aşamasıdır. Çözüm aşamasından belki de daha uzun süre harcanarak, içgörüleri yakalamak, bu içgörüleri doğru bir odakta birleştirmek (sentezlemek) ve problemleri “mesele” haline getirmek çok önemli bir adımdır. Varsayımlar ile problemlerin tanımlanması, “bence” ve “sence” gibi kelimeler ile problemler tam çerçevelenmeden direkt çözüme geçmek projelerin en büyük tehlikelerinden biridir. Tam da bu noktada belirlenen hedef kitle özelinde gerekli “Iraksama Metodları” (Diverge) uygulanması (son kullanıcının doğal ortamında görüşmeler(interviews), son kullanıcının doğal ortamında gözlemler (observations)…) varsayımları yok ederek gerçekten hedef kitlenin ne düşünüp ne tepki vereceğini, sebep sonuç ilişkisini ortaya koyacaktır. Böylece proje tasarımcısının sürece dahil olarak problemin belirlenen hedef kitle özelinde ne olduğunun anlaşılmasının ve varsayımlardan ziyade içgörüler elde ederek ilerlenmesinin, projenin temelini çok sağlamlaştıracağı bir gerçektir.

İkincisi ise yapılan prototiplerin yine belirlenen hedef kitle özelinde kullanılması ve geri bildirimlerin alınmasıdır. Projeyi tasarlayanların proje çözümleri/ürünleri/hizmetleri kendilerine göre optimum olabilir. Fakat, bu ürünü son kullanıcılar kullandığında tam tersi bir durum da yaşanabilir. Bunu, projeye yatırım yapmadan önce anlamak, ortadan olası varsayımları kaldırmak çok ama çok önemlidir. Ortaya çıkacak ürünün gerçek kullanıcısının vereceği geri bildirimler beklentilerinizin üzerinde kıymeti vardır. “Bu şekilde kullanırlar”, “butonu, linki buraya koysam herkes anlar” gibi varsayım cümlelerinden doğan çözümlerin son kullanıcıların ellerinde çakılmaları olası olabilir. Bunları, Tasarım Odaklı Düşünme Yaklaşımı ile prototipleri son kullanıcılarla test ederek ve bu süreçte de proje tasarımcısının da bulunması ile ortadan çok rahat bir şekilde kaldırabilirsiniz.

Odak Grup çalışmaları, belirli bir ortamda belirli hedef kitle özelinde, olası durumlara verecekleri tepkiler, reaksiyonlar ve tercihleri görebilmek adına yapılmaktadır. Yukarıda yer alan her iki aşamada da(problem tanımlama ve prototipi son kullanıcı ile test etme), hedef kitlenin doğal ortamında olmaması, anlık istek ile hareket etmesi, belirli görüşlerden etkilenmesi, grup içerisinde farklı katılımcılardan etkilenmesi varsayımların yok etmek yerine aksine onların oluşmasına sebep olabilir.

4. Gerçeklikle Yüzleşmek

Tasarım Odaklı Düşünme yaklaşımı uygulanan projede, proje tasarımcısı süreçlerin her birini kendi deneyimleyerek, son kullanıcıyı tamamen merkezi alarak ve gerektiğinde birden fazla son kullanıcıya giderek geri bildirimler alması sayesinde, gerçeklik ile iç içedir. Tasarım Odaklı Düşünme yaklaşımıyla son kullanıcıların gerçek yaşam koşulları içerisinde yapılan görüşmeler, gözlemler ile sağlanan girdiler projeyi temelini ve kolonlarını çok sağlam olmasını sağlayacaktır (Bu görüşmelerde proje tasarımcısının bulunması önemlidir.). Yukarıdaki maddelerde de değindiğim, “düşünülen ile gerçekleşenin farkı” en net bu madde çerçevesinde deneyimlenir. Proje Tasarımcısı bir şeylerin nasıl olması gerektiğini düşünür ve ortaya koyar. Fakat, bu son kullanıcının karşısına çıktığında düşünülenin olacağı gibi, düşünülenin yanından bile geçmeyecek sonuçlar doğurabilir. Eğer bir proje tasarımcısı yatırımını almadan önce Tasarım Odaklı Düşünme yaklaşımını kullanarak gerçeklik ile yüzleşirse, iterasyonlarını “0” maliyet ile çok rahat bir şekilde yapabilir. Fakat, yatırım alınıp sadece tasarımcı tarafından düşünülerek gerçekleştirilen ve son kullanıcının önüne nihai olarak çıkan ürünlerde, ciddi çakılmalar yaşanmaktadır. Bu noktada, geç kalınan bir “Gerçeklikle Yüzleşme” adımı olmuştur. Yatırım yapılmasından dolayı iterasyonlara daha muhafazakar yaklaşılması da doğal olacaktır. Çünkü her bir iterasyon yeni bir maliyet kalemi olarak dönebilir. Tasarım Odaklı Düşünme yaklaşımı ile yapılan projelerde yatırım yapılmadan nihai çıktı öncesi olası tüm iterasyonlar yapılmasından dolayı maliyet çok ama çok ciddi farklı olacaktır ve proje tasarımcısı gerçeklikle çok erken yüzleşecektir. Çünkü bir projenin/ürünün/hizmetin hayata geçmemesi de ciddi bir maliyet kazancı olabilir.

Odak Grup çalışmalarında proje tasarımcısının eline gelen rapor/incelemede hedef kitle özelinde reaksiyonlar belirli çerçevelere oturtulmaktadır. Ayrıca, proje tasarımcısı geri bildirimleri son kullanıcıdan ve onun doğal ortamından almadığı için yanıltıcı olabilmektedir. Böylelikle de proje tasarımcısı gerçeklik ile belirli bir çerçevede karşılaşmış olur. Bazen de olası mahremiyetler nedeniyle odak grup içerisinde yer alan kişilerin bazı gerçeklikleri açık bir şekilde yöneltmemesi projenin temelinde hasarlara, yeni varsayımlara neden olabilir.

Tasarım Odaklı Düşünme yaklaşımı ile proje tasarlayan kişiler, bu düşünce yapısının (mindset) getirdiği inanılmaz önemli adımları proje tasarımcısı olarak kendi deneyimlemektedir. Odak grup çalışmalarında yer alan proje tasarımcısı ise olası çıktılar ışığında projesi/ürünü/hizmeti çerçevesinde ıraksamış (diverge etmiş) bir sürü fikir, reaksiyon ve girdiye sahip olmuş, arkasından yakınsamış (converge etmiş) belirli bir çerçevede çıktı ortaya çıkmış, fakat proje tasarımcısı cebine yanıltıcı, ortalama cevaplar alarak dönüş olabilir.

Özetle; odak grup çalışmalarının çıktılarını değerlendirirken de Tasarım Odaklı Düşünme Yaklaşımı ile yaklaşılmasını, proje tasarımcısının bu süreçleri kendi deneyimlemesini, son kullanıcısı ile empati kurmasını, yan faydalarla projesini sağlamlaştırmasını ve varsayımları yok edip gerçekle en kısa sürede kendi yüzleşmesini öneririm.

--

--

Mert Gül

Digital Product Manager, Tech Savvy, Modern Method Designer, Facilitator and Design Thinker